Bulgaristan’ın uyguladığı asimilasyon politikasına karşı çıktığı gerekçesiyle baskıya maruz kalan Bulgaristan Türkü Seyfi Hacıali o dönem yaşadıklarını hafızasından silemiyor.
Kırklareli’nin Babaeski ilçesine bağlı Yenimahalle köyünde yaşayan 75 yaşındaki Hacıali, Bulgaristan’da Türk ve diğer Müslümanlara uygulanan asimilasyon politikalarına karşı çıktığı gerekçesiyle uygulanan baskılara maruz kalanlardan biri.
Öğretmenlik mesleğinin ilk yıllarında öğrencilere dersleri Türkçe vermesi nedeniyle birçok kez sorguya çekilen Hacıali, tüm baskılara rağmen duruşundan ödün vermedi.
Türkçe konuşmaya ve Türk ismi kullanmaya devam eden Hacıali, mesleğinden uzaklaştırılarak 28 yaşında cezaevine konuldu. Yaklaşık 7 yıl cezaevinde tutulan Hacıali, daha sonra inşaatlarda çalışıp ailesini geçindirdi.
Zorunlu göçle ana vatanına gelen Hacıali, eşi Vildan Hacıali’yle Kapıkule’den Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra rahat nefes alabildi. İstanbul’da bir lisede Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapan Hacıali, 2011’de emekli oldu. Emekliliğinin ardından Hacıali eşiyle Kırklareli’nin Yenimahalle köyüne yerleşti.
“Casusmuşum ve devleti yıkmaya çalışıyormuşum”
Haciali, AA muhabirine 1971’de üniversite eğitimini tamamladıktan sonra doğduğu köyde 22 yaşında Türkçe öğretmeni olarak göreve başladığını söyledi.
Mesleğinin birinci yılında askere alındığını belirten Hacıali, 18 ay askerlik döneminin ardından Türkçe konuşulmasının yasaklandığını ve bu nedenle baskıyla etüt öğretmenliği yaptırıldığını ifade etti.
Hacıali, bu süreçte kendisinin Bulgaristan istihbarının üst düzey yöneticisiyle görüştürüldüğünü, Bulgar istihbaratçılarına Türkçe eğitimi vermesi yönünde kendisine baskı yapıldığını, bunu reddettiğini belirtti.
Bundan sonra baskıların şiddetinin arttığını iddia eden Hacıali, bir seminere katılmak için gittiği yerde 3 kişi tarafından alıkonulduğunu aktardı. Hacıali, gözaltına alınma sürecini şöyle anlattı:
“Beni zorla bir araca bindirdiler. Şoförün yanında oturan biri tabancasını çıkarıp elinde sallayıp ‘Sus bir şey deme, kafatasını parçalayacağım ve seni çalılara atacağım’ dedi. Sofya’ya giderken araç değiştirdik. Değiştirdiğimiz araçta telsizler vardı, telsizden ‘Efendim operasyon tamamlandı, geliyoruz’ dediler. Sonrasında araç bir binanın bodrum katına girdi. Beni üniformalı iki kişiye teslim ettiler.
Bir odaya girdik ve beni sorguya aldılar. Oradaki memur bana ‘Burası Devlet Güvenlik Konseyinin sorgu dairesi’ dedi. ‘Beni neden buraya getirdiğiniz?’ dediğimde ‘Göreceğiz, yavaş yavaş anlayacağız’ şeklinde cevap verdi. Sonra bana elbise giydirip hücreye attılar. Ertesi gün yeniden o memurun önüne çıkardılar. Beni koridorda götürürken bütün kırmızı alarmlı lambalar yanıyordu. Memurun önüne geldiğimde ‘Artık deliller var elimizde, seni tutuklayacağız’ dedi. Sonradan öğrendim casusluk ve devleti yıkmakla suçlanıyormuşum.”
Casusluk suçlamasıyla 28 yaşında mahkemede 11 yıl hapis cezasına çarptırıldığını ifade eden Hacıali, uzun bir dönem hücrede tutulması sonrası genel afla 35 yaşında özgürlüğüne kavuştuğunu belirtti.
“Kurtlu fasulye ve domuz yemekleri verdiler”
Türkiye’ye gelmek istediğinde pasaportunun verilmediğini belirten Hacıali, o dönemde baskı kurmak amacıyla askerlerin evlerinin önünde beklediğini anlattı.
Seferberlik bahanesiyle köyden 18 kişinin otobüse bindirildiğini ifade eden Hacıali, “1985 yıllarıydı, 36 yaşındayım sınıra götürdüler bizi ‘seferberlik’ var diye, biliyorduk ki seferberlik olmadığını. Bize askeri üniformalar giydirdiler, Savunma Bakanlığından her gün siyasi dersler vermeye geldiler. Bizi kamyonlara bindirip kazma küreklerle siper kazdırdılar. Kurtlu fasulye ve domuz yemekleri verdiler.” diye konuştu.
Hacıali serbest kaldıktan sonra köyüne geri döndüğünü, uzun süre pasaportunu almak için mücadele verdiğini belirtti.
Pasaportunu aldıktan sonra trenle Türkiye’ye geldiğini anlatan Hacıali, “Ailemle 41 yaşında 1990 yılında Türkiye’ye geldim. Denklik belgemi aldıktan sonra İstanbul’da öğretmenlik yaptım. Türkiye’ye minnet borcumuz var. Bayrağımız altında mutlu, mesut günlerimizi geçiriyoruz.” dedi.
Kaynak: AA