Birçok yazımda belirtmiştim; Bir romandır balkanlardaki her Müslüman Türk ailenin hayatı diye. Aradan 32 yıl geçti. Bulgaristan Türklerinin en son yaşadıkları mezalimin arasından.
Aslında 100 yılı aşkın bir süredir sistemli olarak yaşadılar bu zulmü. Osmanlının balkanlardan çekilmesi ile birlikte. Sinsice birçok yollar denediler, tek millet tek devlet diye. Bulgaristan’daki Pomak, Roman kardeşlerden 1969–70 yıllarında başladılar. Görevlerinde terfi ettirerek Bulgarlaştırma. Bulgar bayanlarla evlenerek Bulgarlaştırma. Polisiye, hafiye görevi verilerek Bulgarlaştırma, bu yöntemler tutmayınca zorla Bulgarlaştırma uygulandı. Nihayet bu kirli eller 83 yılında Türklere uzandı. Asimilasyonun 1983 yılında başladığını yazının devamında göreceksiniz. Ancak 83 ilk aşamalarında Pomak karışıklığı olan ailelerin isimlerini değiştiriyoruz diye başlamışlar. Çünkü 1969–70 yıllarında büyük katliamlar yapıldığı o rodoplar yörelerde yapılan anıtlarla belgelendi bu vahşet.Bu kısa girişten sonra biz yazının devamını asimilasyonun kendi kaleminden mezalimin 32 yıl dönümü münasebeti ve bu asimilasyona karşı Türkiye ve uluslar arası düzeyde mücadele veren BAL-GÖÇ Derneği’nin kuruluş yıldönümüne ithaf en iki hafta süre ile bu köşeden siz değerli okurlarımızla paylaşalım istedik.
Bu gün 24 Aralık 1984 asimilasyona karşı ilk ayaklanmanın yapıldığı yer, benim de köylülerimin arasında bulunduğu Ardino-Eğridere Belediyesi’ne bağlı Mleçino-Sütkesiği Köyü’nde binlerce insan o günü 32 yıl sonra bu gün tekrar anıyorlar.
Geçen yıl cep telefonum çaldı. Bilinmeyen sabit numara idi. Karşımdaki merhaba Zülkef Abi diye başladı ve kendisini tanıttı. Benimle görüşmek istediğini belirtti. Hay hay dedim. Merinos Parkı’nda nikâh salonunun çay bahçesinde buluştuk. Hal hatırdan sonra beraberinde getirdiği poşetten ili kitap hapsedildiği mahkeme kararlarını bir de el yazısı ile yazdığı özgeçmiş diye başlayan A–4 yazılmış dolu, dolu iki sayfa yazı.
El yazılı olan özgeçmişe bir göz attım ve kendisine şu cevabı verdim. Bu yazıyı yeri ve zamanı geldiğinde okurlarımla paylaşmak isterim. Müsaaden var mı dediğimde. Ben size onu zaten onun için getirdim Ben ve çevrem sizin köşe yazılarınızı her zaman takip ediyoruz. Doğrusu bu samimi itiraflardan memnun olmuştum.
İşte bu özgeçmişi yayınlamak için bu yıldönümleri en uygun zaman olduğunu düşünerek, yazıya geçiyorum;
ÖZGEÇMİŞ
“Ben Ahmet Dönmez, Bulgaristan’da Ahmet Ahmedov Haşimov adlı 25.11.1950 doğumlu Kırcaali Rusalsko Spoluka Köyü’nde dünyaya geldim. Bir fakir tütüncü çok çocuklu aileden.1954 yılında Burgaz sancağının Büyük Rupça Köyü’ne ve sonra 1958 senesi Aytos Kavaklı mahalle-Topolitsa Köyü’ne göç ettik. Burada ilk ve ortaokulumu bitirdim.1967–70 senesi Kırcaali’de Renkli Metalürji Tehnikumu bitirdim. 9 Ocak 1971 senesi askere gittim. Sofya Kremikovtsi fabrikasında Mart 1973 yılı sona erdi askerliğim. Ondan sonra Karnobat tekstil fabrikasına vardiya ustası gibi işe başladım. O zaman evlendim ve iki oğlum var. Babam ve annem Topolitsa Köyü’nde oturuyorlar.
1983 yılında annemi Aytos Emniyet Müdürlüğüne davet ediyorlar . Kendi ismini ve çocuklarının ismini Bulgar isimleri ile değiştirmesini istiyorlar. Annem kabul etmiyor. Türk olduğuna dair belge getiriyor, fakat tanımıyorlar. Her ay 50 Leva ceza geliyor eve.(Bir aylık maaşın 100–110 leva olduğunu düşünürseniz cezanın ağırlığı ortaya çıkıyor)İşe gidemiyor, kaçak gibi yaşıyor. Kimi Asenovgrat kimi Tırgovişte kimi Karnobat a çocuklarının yanına gidiyor. Bu durum 5 Ocak 1985 kadar devam ediyor.
Mayıs 1983 senesi Aytos’a bağlı Çenge-Karagörgievo Köyü’ne isim değiştirmeye milisler geliyor. Halk direniş gösterdi. Milis arabalarını devirdiler.Köyün koyun kışlaklarını yaktılar.Elektrik trafosunu patlattılar.Bu olaylardan sonra bu durumun ülke geneline yayılmaması için bir şeyler yapılması gerektiği duyguları bende ağır bastı.Bir şeyler yapılmalı idi.Azınlıklar hakları ile araştırmalar yaptım.Helsinki Anlaşmasını buldum.Bu anlaşmanın altına Türkiye adına Süleyman Demirel,Bulgaristan adına Todor Jivkov imza koymuş.Lenin in azınlıklar la ilgili söylediği sözleri kitaplardan buldum.Radyo ve televizyonlardan konuşuyorlar ki Bulgaristan da azınlık yok.Her vatandaş eşittir.Demokrasi var Zorla İsim değiştirmek bütün bunlara şaşıp kalıyoruz.Bütün dünyanın önünde yalan söylüyorlar.
Kendi içimden bir sonuca vardım. Bir mektup yazmalıydım en yüksek makama. Devlet Konseyi’ne(Dırjaven Savet) Todor Jivkov Priziv Kım Dırjavniya Sıvet) İsim değiştirilmesine son verilmesi ve Türk isimli pasaportların(kimlilerin) geri verilmesi
Bu çağrının daha isabetli ve gerçekçi olması için bir örgüt adından yazdım bu çağrıyı. Türk Azınlığı Tanıma Komitesi. Bu mektubumla devlet yöneticilerini uyarmak istedim. İsim değiştirme kampanyasından vazgeçsinler istedim. Çenge olaylarını örnek gösterdim. Dedim ki bütün Bulgaristan böyle olmasın, karışmasın, ateş içinde kalmasın. Nota verdim örgüt adına. Eğer isimler geri verilmez ise biz Türkler olarak Milli Mücadeleye başlayacağız. Genel grevler vs. biz bir avuç Roman değiliz. Bizim Türkiye Cumhuriyetimiz var. Bayrağımız var, tarihimiz var. Alfabemiz var. Türk ordumuz var. Biz bunlara güveniyoruz.14 sayfalık bir mektup.Bu mektubu bir iki arkadaşıma,hısım akrabaya okudum.
Bursa Kent Gazetesi
Zülkef Yeşilbahçe